Kitabında Ercüment Özkan’ı andı

Hatıratını yazdığı son kitabında Davut Özgül, Ercümend Özkan’ı andı. Özgül, kendi düğününe davet ettiği Ercüment Özkan’la bir anısını da paylaşmış kitabında.

Düğününde Ercüment Özkan konuşmuş

Davut Özgül’ün bir din görevlisi olmasının yanında pek çok hususiyetine tanık olduk. Ancak bu kez O kendisini yazdı: Bir İnsan Biriktirdim.

Bir zamanların meşhur romanlarındandı Hekimoğlu İsmail’in Derdimi Seviyorum isimli eseri. Dert, kaygı, sancı adamı adam eder. Sorumlu kılar çağına, insanlığa. Bu çağda derdini seven adam var mıdır demeyin sakın. Elbet var, çoğu belki de ana caddelerde arandığından olsa gerek, kendilerini aşikâr etmeleri için ara sokakların dingin sessizliğine belki de karışmak gerekiyor.

Bu isimlerden birisi uzun zamandır sükût orucunda olan Davut Özgül. Kendisini Üsküdar Çınaraltındaki küçük camiden tanırız. Lakin o, “harabat ehlini hor görme zakir, defineye malik viraneler var” fehvasınca bir adamdır. Doğduğu, büyüdüğü coğrafyanın sancılarını, acılarını içinde taşır. Ümmetin derdini dert edinir. Nitekim uzun yıllardır uğraşını verdiği ayağa düşen, hurdaya karışan medeniyetin en ufak emarelerini saklayan, yerine ulaştıran adam şimdilerde biriken hatıraların hülasası sayılabilecek bir eser yayınladı: Bir İnsan Biriktirdim.

Hezarfen bir imam

Belki bazıları için hatıralarını yayınlayacak kadar yaşlı(!) bir insan değil Davut Özgül. Ancak 46 yaşa çok önemli kayıtlar düşmüş bir insan. Hem hatıralar bekler mi? Hayat bizim peşimizden koşarken biz neden hatıralarımıza, hatıratlarımıza sahip çıkmayalım, onları bekletelim? Zira Okur Kitaplığı da büyük bir hizmet yaparak, yaşanmış önemli hatıraların kayıt altına alınmasına vesile olmuş.

Aslen Urfalı olan yazarımız, Antep’te ilk gençlik yıllarını geçirir. Doğduğu coğrafyanın acısını, kederini küçük yaşlarda müşahede eder, yaşar. Daha çocuk yaşta sapan taşının arkadaşının gözüne isabet etmesinden dolayı Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanır. Antep-Nizip İmam Hatip’te okur. 12 Eylül’ün soğuk yüzüne bizzat şahit olur ve “ilk gençlik yıllarımda darbecilerin inşa ettiği bir ülkede yaşamaya mahkûm edildim” der. Öğretmenlik, imam-hatiplik, Mersin’de yerel bir televizyonun müdürlüğü, STK’larda aktivistlik, vakıf kuruculuğu, gazete ve dergilerde yazarlık, yayın kurulu üyeliği sonrasında karar kıldığı sahaflık, antikacılık Davut Hocanın şu anki muhkem sığınağıdır.

Düğününde hatip: Ercüment Özkan

Bir solukta okunacak hatıratta dikkat çeken noktalardan birisi Davut Hoca ile hukuku olan rahmetli Ercüment Özkan’ın Davut Hoca’nın düğününe iştirak etmesidir. Davut Hoca hak bildiği yolda gözünü kırpmadan mücadele eden bir insan. Öyle ki Mersin gibi bir yerde özellikle farklı dindar kesimlerin dahi birbirine iyi nazarla bakmadığı 1989 senesinde Davut Hoca Ercüment Özkan’ı düğününe davet eder. O da davete icabet eder ve karayolu ile düğüne gelir.

Bu arada Ercüment Özkan’ın düğünde konuşma yapmasını istemeyen bir grup vardır. Davut Hoca her şeye rağmen Ercüment Özkan’ı salona almayı başarır. Birisi hemen sataşır Davut Hoca’ya: “Ercüment Özkan bu mu? Yüzünde nur yok bunun?” Ercüment Bey hazırcevap bir insandır: “Zonguldak maden ocağında çalışan bir işçi değilim ki alnıma ışık takayım!” Nitekim her türlü provokasyona (elektrik kesintisi vs.) rağmen Ercüment Özkan istifadeli bir sohbet gerçekleştirir.

Yakın dönemde yakalandığı çetin hastalığı sabır ve iman silahıyla yenmeye çalışan Davut Hocamızın hatıratında her okuyan eminim kendinden bir şeyler bulacaktır. En fazla da mahviyet sahibi, derviş gönüllü ama aynı zamanda dava ve eylem adamı yanını da sık gördüğümüz önemli bir şahsiyeti tanımış olacaksınız.

Kâmil Büyüker, “ömrüne bereket Davut Hoca” dedi

(Dünya Bizim)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *