Her Bahar Bir Çiçekle Başlar

Her Bahar Bir Çiçekle Başlar

Yol verilmesi gereken yerde yol vermek kendi sıramızın geldiği yerde de kendimizden bir şeyleri kaybetmeyi göze almak inancımızın bir gereğidir.

Dünya çok hızlı dönüyor. Olayları takip etmek çok güç. Kimlerin kimleri ne adına kullandığı bazen çözülemeyen bir hal alıyor. Tabi ister istemez bazen yorumlar gerçekleri çok fazla ıskalıyor. Müslümanlarında artık buna göre daha itidalli bir yol bir söylem geliştirmeleri gerekiyor. Tek kanaldan yayın yapan haberlerin süzgeçten geçirilmesi gerekiyor. Bu hoşumuza gitmeyen kişi ve kurumlar ile ilgili bile olsa olması gerekiyor. Bu ölçünün Ak parti ve Cemaat/Camia arasındaki çatışmalarda oldukça fazla kaçtığı bir gerçek. Daha önceleri yazılarını takip ettiğimiz yazarların bir anda yandaş durumunu düştüklerini gördük. Şimdilerde acaba diyorum İslam adına söylenen sözleri de böylesi sözler miydi?

Dik duran sözler oldukça incindi. Böylesi süreçler ile birlikte sözün gücü, sözlerin namusları ortadan kalmış oldu. Kelimelerin gücü kırılınca artık her ne konuda söz söylersek söyleyelim hep şüpheli bakışlar etrafımızda olacak. Bu en azından bizleri de kuşatacak. Savunduğumuz değerlerin adamı olmayı zaten çoktandır unuttuk. Böylesi kişilerle karşılaşsak ta bu çok geride kalmış bir anı gibi yanımızdan geçip gidiyor. Böylesi kimseler ile vakit geçirmekten sıkılıyoruz. Çünkü sürekli bizlerde kalmayan/tükenen eskilerde kalmış değerlere dair hatırlatmalar bizlerde rahatsızlık uyandırıyor.

Hani şu dal üstünde saksağan tabiri var ya. Cümle içerisin deki kelimelerin alakasız kullanılması gibi. Kimse yerini bilmiyor. Karga leylek gibi yürümeye çalışırsa bacaklarını kırarmış. Neden olduğumuz gibi değil de hak etmeden, elde etmek istediklerimizin haksız yanlarını sahiplenerek hareket ediyoruz. Bizler kendimiz iz ve ne olduğumuzu az çok bilmemiz ve ona göre yol kat etmemiz, yolda yürünüyorken eksikliklerimizi gidermemiz gerekiyor. Sürekli ileriye bakabilmeli sürekli yenilenmeli sürekli eksikliklerimizi tamamlamalıyız. Ve böylesi bir bilinçle daha eksik iken, önde olanlarımıza tevazu göstermeli onlara değer katmayı anlam yüklemeyi unutmamalıyız. Bu bizlerden bir şey eksiltmez.

Yol verilmesi gereken yerde yol vermek kendi sıramızın geldiği yerde de kendimizden bir şeyleri kaybetmeyi göze almak inancımızın bir gereğidir. Hayatları pahasına değerlerini korumak isteyenler için örneğin bir baba çocukları adına ölümü göze almalı çocukları yaşamalı çünkü bu doğru olan doğal olan dengedir. Bir kere yaşarsın ve zaman gelip geçmiştir. Biz yaşlıların yeri cennette ki diğer hayattır. Fakat çocuklarımız bu dünyada adalet için ayakta kalmalılar. Aslında ölmek isteyen hayattadır çünkü göze almıştır ölümü ve sonrası dirilmeyi. Hayatta kalmak isteyen bunu tutkuya çevirenler ise ölüdürler. Ölü bedenleri böyle bir yaşamda hayatta gibidirler fakat bedenlerde can yoktur.

Böyleleri için başkası yoktur. Başkası için kendinde olandan paylaşma yoktur. Rahat bir yer mekân var ise o ona verilmiş doğal bir haktır. Fakat var iken, verilmiş iken bu rahattan vaz geçmek yok olanla var olmayı denemek denenmeli. Çünkü bu erdemli olanların sayılarını çoğaltacaktır.

Karl Marx’ın anladığı şeyi artık Müslümanlarda anlamalılar. Yeni bir dünya inşa etmenin yolu bu yeni dünya ile boy ölçüşebilecek, kendilerini bu uğurda feda edebilecek insanlardan geçmektedir.

“…Fethetmek zorunda olduğu sadece yeni bir dünya değildi, yeni dünya ile boy ölçüşebilecek olan insanlara kendisini feda etmesi gerekmektedir…” (Fransa’da sınıf mücadeleleri / Karl Marx )

Fakat görünen o ki bizler konforlu mağaralarımızda hala söz söyleyiciler olarak kalmaya devam ediyoruz. İslam adına yürümesi gereken ayaklarımız bir türlü ileriye gitmiyor. Somut bir şeyler ortaya koyup bu çıkan veriler ışığında yol almaya yanaşmıyoruz. Sadece bir şeyler yapan fakat yola çıkmışken hatalarda yapan böylesi kimselerin böylesi hatalarını eleştirip duruyoruz. Zafer ve başarılar samimi gönülleri bir arada toplayabilir. Elde edilen bir başarı yoksa bir araya gelen düşünceler zamanla etkisi kaybeder ve o topluluk dağılmaya başlar. Bunu aklımızdan çıkarmayalım. Kendimizde olandan eksiltmeyi göze alalım. Başkaları için fedakârlıkta bulunalım. Hayatımızda ki aşırı rahatlıkları eksiltelim. Başkaları adına aç kalmayı onlar adına horlanmayı, dışlanmayı göze alalım. Kalpler ancak böylesi davranışlar ile yumuşar. Şunu unutmayalım ki hepimizin felaket halleri olacaktır. Hepimizin yenilgi anları olacaktır. Bu günlere azık toplamanın en iyi yolu samimi dostluklar kurmaktır. Bu yüzden yenilgi yılları iyi bir okuldur. Bizlerde iyi öğrenciler olmalıyız. Gerçek dostlarımızı da böylesi zamanlarda seçmeliyiz. Rahatlık anımızda seçilmiş dostluklarımız ileride bizleri yanıltabilir. Bütün bir davamızı onlara dayanarak/güvenerek yürütemeyiz. Korkak kişiler ile samimi yol arkadaşlıkları kurulamaz. Böylesi yol arkadaşlıkları sürelidir. İnançları uğruna kazançlarını harcayamayanlar ile uzun soluklu ilişkiler kuramayız. Böylesi yürüyüşler süresi bir vakte kadar olan ilişkilerdir.

Doğru bildiğimiz değerlerimize önce kendimiz tam bir teslimiyetle inanmalıyız. Kendimizin inanmadığı değerlere başkalarını inandıramayız. Toplumumuzda oldukça fazla din uydurucuları bulunmaktadır. Her birinin farklı farklı hesapları var. Ve toplum bu rivayetçilere inanmakta onlara değer atfetmektedir. Çünkü söyledikleri yalanları yeterinde gürültülü ve yeterince sık söylüyorlar.”Eğer bir yalanı yeterince uzun, yeterince gürültülü ve yeterince sık söylerseniz, insanlar inanır. İnsanları, bir yalana inandırmanın sırrı, yalanı sürekli tekrar etmektir. Sadece tekrar, tekrar ve tekrar söyleyin.” ( Adolf Hitler)

Bu arada Adolf Hitler’e her kesim bir şekilde kızıyor olabilir fakat “Hitler’in Almanya’da yaptığı her şeyin YASAL olduğunu ASLA unutmayın.”( Martin Luther King Jr.)

Tıpkı İsrail’in Filistin’de yapmış olduğu katliamları da yasal bir şekilde yaptıkları gibi. Demek ki insanların ürettikleri yasalar insanlığa barış ya da mutluluk getirmiyor. Politikacılar timsah gözyaşlı ve ikiyüzlüler. Sadece kınama denilen bir söze başvuruyorlar. İlahi yasalar bir başkasının çıkarı için mazlumların ölümüne izin vermez. Beşeri olanda ulus çıkarlar, kavmiyetçi bakışlar söz konusudur. Kalkan eller doğru olmayan bir şeyi doğru/yasal yapabilir. O yüzden tüm insanlık İslam’a ve onun öğretilerine/kurallarına muhtaçtır.

Bunun için sayımız az olabilir. Belki bir kişi ile yola çıkacak olabiliriz. Fakat baharın bir çiçekle başladığını unutmayalım. Belki ”Bir çiçekle bahar olmaz ama her bahar bir çiçekle başlar.”( Necmettin Erbakan)

İnşallah hepimiz kendi gücümüzle bir şeyleri elde edebileceğimizin farkına varabiliriz. Allah bizlerin yardımcısıdır. O yüzden başkalarından yardım dileme gibi bir hafifliği hayatımızdan çıkarmamız gerekmektedir. Başkaları olmadan emek sarf etmek başkaları olmadan çabalamak başkaları olmadan başarı elde etmek bizler adına çok kıymetlidir. Bunun için tüm ümmetin fakir ellerinin birleşmesi gerekebilir. Allah böylesi zor bir şeyi inşallah bizlere nasip eder.

Selam ve dua ile…

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *